6 Mart 2010 Cumartesi

Bazen insanı çıldırtan bir sosyallik krizine giriyorum. Aman ha evde oturmayayım, sokakta olayım, arkadaşlarım olsun, kalabalık olsun, gürültü patırtı... Sakinlik mi, o da ne!!! Yaşım genç tamam öyle olgunluk iyidir insanı da değilim açıkçası da resmen çikolata krizi gibi sosyallik krizi denen bir döneme giriyorum arada.

İnsanların aşırı unutkanlığından korkup kendimi unutturmamaya çalışıyorum belki, belki de sadece dans etmek istiyorum ama unutkanlığı da bir seçenek olarak öne sürdüğüme göre demek ki böyle bir düşünce var...

Unutkanlık hastalık gibi. Bazen çok da farklı olmayan, hatta bir yerden sonra aynılaşan günlerimizi değiştiren anlarımızı bir yerlere kazımaktansa, onları arkamızda bırakıp yürüyebiliyoruz. Saçma değil mi? Ne kadar az şaşırıyoruz aslında şu hayatta. Hayatı çok farklı olan bir insan bile belli bir yerden sonra farklılıkların yarattığı monotonluğa bürünmüyor mudur? Ayı Grylls olsam her programda aynı heyecanı duyar mıydım "oo bu sefer de kurtuldum hııım evet bu yılan da nefisti!" o kadar paraya en azından aşırı heyecan duyuyormuş gibi yapardım, evet!

Sosyalleşmeme isteğimin doruk noktalarını yaşıyorum şu dakikalarda... Bir adet akşam çıkıp eğlenelim diyen çok yakın arkadaşım bir adet davetli olduğum doğum günü var ve bir adet de uykusuzluktan ölmek üzere olan ben! Bir de en kötüsü pişman oluyorum sonrada çok gitmedim diye. Sanki 14 yaşında yeni yeni arkadaş edinen çocuk, çevre yapacak falan!!!

Olsun yine de sosyalleşmek iyidir, aslında insan da topluluklar halinde yaşamak zorunda değil mi? Sırf bu yüzden yalnızlık korkusu kavramı ortaya çıkmıştır bence. Sosyallik yalnızlık fikrini gerçekten kafamızdan silebiliyor mu acaba, "kalabalıklarda yalnız olmak" var mesela! İllaki aristokratik bir laf etme amacından öte bir laf ise bu ne anlamı kaldı sosyalleşmenin?!! Sosyalleşerek de yalnızsak bu kendi kendimize yaptığımız en büyük aldatmaca değil de ne? "Yalnız değilim bir sürü arkadaşım var ama kalabalıklar da bile yalnızım!" O zaman tamam!

Belki de önemli olan kendi kendimize yetebilmeyi öğrenebilmektir. Hep imrenmişimdir tek başına sinemaya giden insanlara, asla yapmadığım bir şey. Aman benim canım arkadaşlarım var niye gideyim tek başıma onlarla takılırım fikri bende 55milyar kere daha baskın çıkar yalnız sinemaya gitme fikrinden. Sanırım ben kalabalıklara değil de sevdiğim insanlara bağlıyım. Kalabalıklar için de yalnız hissedersem de onlara sarılır mutlu olurum işte daha ne... Ama ya bir gün gelir de onları kaybedersem... İşte o zaman "İstiklal Caddesi'nde herkesin tersi yönünde meydanda tünele kadar yağmur altında yürümeye çalışan insan" hüznü sarar içimi ve tüm o kalabalıklar içinde bir başıma kalakalırım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder